Alternatif değil, direniş ve dayanışmanın medyası
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İletişim Fakültesi, İletişim Günleri 2015 etkinlikleri kapsamında Direnişteyiz internet gazetesinin editörü İlknur Kavlak’ı konuk etti. Kavlak, “Alternatif Değil, Direniş ve Dayanışmanın Aracı Olarak Medya” başlıklı sunumunda, ana akım medya eleştirisinde bulunarak, “Nasıl bir medya, nasıl bir habercilik olmalı?” sorusunu tartışmaya açtı; bu sorunun yanıtını üretmenin pratiği olarak Direnişteyiz sitesini ortaya çıkartan düşünce ve eylem sürecine dair deneyimlerini aktardı.
Direnişteyiz’in nasıl doğduğunu anlatan bir video izleten Kavlak, Gezi direnişinin, sitenin ortaya çıkışında önemli bir yere sahip olduğunu belirtti. Haziran 2013’te ilk olarak Direniş Forumu sitesi ve Facebook ile Twitter üzerinden yola çıktıklarını, akabindeyse Direnişteyiz sitesini kurduklarını kaydetti.
Ana akım medyanın Gezi direnişinde tarafsızlık ve güvenilirlik konularında deşifre olduğuna dikkat çeken Kavlak, direnişin kendi medyasını oluşturmasının bir ihtiyaç olarak oluştuğunu söyledi. Kavlak, “www.direnisteyiz.net, tamamı gönüllü insanların katılımıyla, direnişten yana sağlıklı ve güvenilir bilgi akışını oluşturmanın zeminini yaratmayı hedefleyerek ortaya çıktı; zaman içinde mücadelenin ihtiyaçları çeşitlendikçe, bu ihtiyaçlara cevap üretecek yaklaşımlarla gelişmeye devam ediyor. Direnişteyiz, sadece mevcut olanın eleştirisi değil, yeni olanın pratikte tartışıldığı ve bunun üretimle sınandığı bir mecra olarak çalışmasını sürdürüyor” diye konuştu.
Yeni medya kendi kavramlarını da yaratıyor
“Alternatif medya” ya da “yurttaş gazeteciliği” kavramlarının kendilerini tanımlamadığını belirten Kavlak şunları söyledi: “ Alternatif yani mevcut olanın yerine ikame olacak bir medyadan bahsedilebilir mi? Veyahut mevcut olan ile mücadeleyi tarif etmeye yeterli mi? Mevcut medya ile rekabet etmek değil, onun yarattığı karanlıkla da hesaplaşmak önümüzde durmaktadır. Ezilenler için tek alternatif kendi medya kanallarını geliştirmektir. ‘Yurttaş gazeteciliği’ kavramı da bizi tanımlamakta yetersiz kalıyor. Şöyle ki uluslararası medya tekellerinin işlevi bu kadar ortadayken, ‘yurt’ ve ona yüklediği anlamlar ile durumu tanımlamak, bir sınırlamaya tekabül ediyor. Yurttaş gazeteciliği, internetin ezilenler için sağladığı enternasyonel dayanışma olanaklarını göz ardı eden bir tanımlama. Yeni bir medya inşa ederken kendi dilimizi, üslubumuzu ve kavramlarımızı da yaratmaya devam ediyoruz.”
“Kapitalizm yalandan, emekçi sınıflar gerçeklerden güç alır”
Medyanın toplumdaki etkisine değinip günümüzdeki sistemi kapitalist emperyalizm olarak tanımlayan Kavlak, tekelleşmenin, kitlesel üretimin dayattığı kitlesel tüketim gereksinimiyle medyayı büyüttüğü tespitinde bulundu. Kavlak, bu durumun toplumsal duyarsızlaşma, güvensizlik ve çıkarcılığın artmasına, böylelikle de eşitsizliğin ve sömürünün meşrulaştırılmasına neden olduğunu söyledi.
Günümüzde iletişimin yerini kapitalist propaganda ve manipülasyonun aldığını söyleyen Kavlak, “Medya, toplumsal iktidar biçimlerini yeniden kurgulayan ve üreten bir işleyiştir. İnsanların emeğine, doğaya ve topluma yabancılaşması, duyarsızlaşması ve savaşlara zemin hazırlanması gibi işlevleri iktidar adına yerine getirmektedir” dedi. “Kapitalizm yalandan, emekçi sınıflar gerçeklerden güç alır” diyen Kavlak, Türkiye ve dünyadan örneklerle medyada haberlerin işleniş biçimine dair saptamalarda bulundu.
Kavlak, Paulo Freire’nin ‘Ezilenlerin Pedagojisi’ kitabından şunları aktardı: “ Söz diyaloğu mümkün kılan bir araçtan öte bir şeydir. Söz içinde iki boyut buluruz: ‘Düşünme’ ve ‘eylem’. Bu ikisi öylesine radikal bir etkileşim içindedir ki, biri kısmen bile feda edilecek olsa, öteki dolaysızca zarar görür. Bu yüzden gerçek bir söz söylemek dünyayı dönüştürmektir.”