Şimdi yükleniyor

“Fotoğraf benim yaşam biçimim” İsmail Gökçe

[vc_button title=”Röportaj: İbrahim Emre Sugel” target=”_self” color=”default” href=”#”]

Gezi-belgesel fotoğrafları ve foto-röportajlarıyla ünlü fotoğraf sanatçısı İsmail Gökçe ile sesleştik.

Gezi-belgesel fotoğrafları ve foto-röportajlarıyla ünlü fotoğraf sanatçısı İsmail Gökçe ile öğretim görevlisi olduğu Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarım Bölümü öğrencilerinin güz ve bahar dönemi projelerinden oluşan fotoğraf sergisi sonrası “fotoğraf sanatı” üzerine söyleştik.

Fotoğrafın kendisi için bir yaşam biçimi olduğunu belirten Gökçe, “fotoğraf bir iletişim ve ifade aracıdır.  Sadece estetik kaygılardan ortaya çıkan sanat işi de olabilir. Bu ne anlatmak istediğine ve ne göstermek istediğine bağlı. Benim tarzımda fotoğraf; insanlara başka hayatları gösterebildiğim ve kendime dünyayı öğretmeye çalışırken kullandığım bir argümandır” dedi.

Fotoğraf: Burakcan Batuk

 

“Çektiğim fotoğraflarda kendi ruh halimle ilgileniyorum”

Fotoğraf çekerken nereye gideceğini düşünmeden hareket ettiğini belirten Gökçe, “çektiğim fotoğraflarda o anın karşısındaki kendi ruh halimle ilgileniyorum. Kendimi iyi hissetmek, bir şey öğrenmek veya birilerine bakın böyle bir şey var ve ben bunu gördüm, demek için icra ediyorum bu sanatı” dedi. Eserlerinde okurlar için özellikle yönlendirme yapmadığına da değinen Gökçe, kendi tarzında belgesel fotoğrafçılığı için bunun söz konusu olamaması gerektiğini belirtti. Ayrıca bakış açısında tarafsızlık diye bir şeyin olmadığının da altını çizen Gökçe, iyiyi, güzeli, evrenseli, doğruyu göstermeye taraf olduğuna dikkat çekti.

“Fotoğrafçı, fotoğrafçı sorumluluğuyla yaşadığı çağa tanıklık eder”

Henüz öğrenciyken ilk fotoğraf sergisinde yaşadığı ilginç bir anıyı da bizlerle paylaşan Gökçe,” hiç tanımadığım bir kadın geldi ve sergiyi gezdi. Ertesi gün bana ulaştı ve kalem hediye etti. Sergideki fotoğrafların yaşadığı bir takım sıkıntılara farklı bir pencereden bakabilmesini sağladığını söyleyerek bana teşekkür etti. Hâlbuki ben fotoğrafları insanlarda çeşitli hisler uyandırsın kaygısıyla çekmem. Bana göre fotoğrafçı, fotoğrafçı sorumluluğuyla yaşadığı çağa tanıklık etmek amacıyla fotoğraf çeker” dedi.

“Derede halı yıkayan çocuklardan çok etkilendim”

Bir proje kapsamında kara yoluyla Güney Doğu Anadolu, İran ve oradan da Hindistan’a uzanan bir yolculukta, Hakkâri’de sınıra çok yakın bir yerleşke olan Esendere’de karşılaştığı manzara karşısında çok etkilendiğini dile getiren Gökçe, “okulda olması, oyunlar oynaması gereken çocuklar keyif için değil, mecbur oldukları için derede halı yıkıyorlardı. Bu beni çok duygulandırdı ve etkiledi. Bizler, hayatlarımızda sahip olduklarımızla yetinmezken, imkânsızlıklar içinde yaşamak zorunda olan insanları her gördüğümde hem kendimi hem de hayatı sorguluyorum” dedi.

“Öğrenci, kendini var etmek için üretmelidir”

Son olarak öğrenciler için çeşitli tavsiyelerde bulunan Gökçe, öğrencilerin üniversite sürecini çok iyi değerlendirmeleri gerektiğini belirtti. Üniversiteden mezun olduktan sonra hem zaman hem de teknik ekipman açısından yetersizlikler olabileceğini dile getiren Gökçe, bu nedenle öğrencilerin üniversite yıllarında çok çalışıp kendilerini var etmek için üretken olmaları gerektiğini söyledi. Ayrıca, iş hayatına atıldıklarında yetersiz ürün ortaya koyma lükslerinin olamayacağına da vurgu yapan Gökçe, “her yanlış üretim iş sahasını daraltır. Profesyonel hayata atıldıklarında, öğrencilerin hem iş hem de güven kaybetmemeleri ve alanlarında itibar kazanabilmeleri için öğrencilik sürecini çok iyi değerlendirmeleri gerekir” dedi. Son olarak, fotoğrafçılığın bir tutku işi olduğunu belirten Gökçe, öğrencilerin ancak bu işi tutkuyla yapıklarında başarılı olabileceklerinin altını çizdi.