Yıldız Holding’in Başarılı İsmi Ali Ülker DAÜ’lülerle
Global bir kuruluş olan Yıldız Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Ülker; Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümüne bağlı GENESIS Ajansının düzenlediği konferansta tecrübelerini ve başarı öykülerini paylaşarak öğrencilere ilham kaynağı oldu.
DAÜ İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Agâh Gümüş, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Başkanı Doç. Dr. Anıl Kemal Kaya’nın ev sahipliğinde gerçekleşen konferansa, Mağusa Deniz Komutanı ve birçok başka önemli isim de katıldı.
Küçük bir atölyede başlayıp globalleşmeye uzanan başarı yolculuğu…
Küçük bir atölyenin global bir kuruluşa dönüşme sürecini, zorluklara göğüs gererek geçmişten günümüze gelişini konu alan konferansta, Yıldız holding’in etkileyici tarihsel yolculuğunu anlatan Ali Ülker, değişen ve gelişen dünyaya uyum sağlamanın, inovasyonun önemini de vurguladı.
Kurumsal tarihlerinin ilk “Ülker” markası taşıyan ürünü olan pötibör bisküviyi Sabri Ülker’in, ağabeyi Asım Ülker ile birlikte 1944’te İstanbul’da imal ettiğini ve hikayelerinin bununla birlikte başladığını söyleyen Ali Ülker, günde 2 çuval un işlenerek üretim yapılan bir devirden; çikolata üretimine, ihracata, kendi unlarını üretir seviyeye ulaşmalarına, globalleşme yolunda ilerlemelerine ve İngiliz United Biscuits’i almalarına kadar uzanan hikâyelerini paylaştı.
“Parayla değil; Sabri Beyin tecrübeleriyle satın aldık.”
İngiliz United Biscuits’i nasıl, ne kadara satın aldıklarını soranlara Ali Ülker’den ders niteliğinde cevap: “Bize bu soruyu çok soruyorlar; biz, United Biscuits’i parayla satın almadık; Sabri Beyin tecrübeleri sayesinde aldık.”
Ülker’den DAÜ’lü öğrencilere: “Yazın Türkiye’ye gelip staj yapabilirsiniz.”
Deneyim kazanmanın önemine vurgu yapan Ülker, DAÜ’lü öğrencilere: “Yazın Kıbrıs sıcak olur; Türkiye’ye gelip işletmelerimizde staj yapabilirsiniz.” tavsiyesinde bulundu.
Akademisyenler ve öğrenciler tarafından konferans boyunca ilgiyle izlenen Ülker, konferans sonunda öğrencilerin sorularını yanıtladı.
“Ali Ülker ile Röportaj Heyecanı!”
Ardından kendisiyle rektörlükte gerçekleştirdiğim röportaj ile çarpıcı hikayelerini ve çok değerli tavsiyelerini de dinleme fırsatı buldum. Biz, öğrencilere verdiği o çok değerli tavsiyeler, aşağıdaki röportajımızdadır. Keyifli okumalar dilerim:
Etkinlik bitince rektörlüğe geçtik ve teşekkür ederek konuşmaya başladım:
“Okulumuza geldiğiniz ve bizi engin bilgilerinizle aydınlattığınız için çok teşekkür ederiz.” dedim ve Ülker de:
“Burada olmak büyük bir keyif. Ben de gençlerden çok şey öğreniyorum.” şeklinde karşılık verdikten sonra devam ettik:
“Bunu sizden duymak çok güzel! Konferansta başarının sırlarından bir tanesinin de soru sormak olduğunu söylemiştiniz; ben de şimdi soru soracağım izninizle… birçok kuruluş, en ufak bir başarısızlıkta veya aksaklıkta pes edebiliyor; fakat siz, hiçbir zorluk karşısında pes etmemişsiniz ve geçmişten günümüze gelebilmişsiniz. Bunu sağlayan temel motivasyonunuz ’emanete sahip çıkma duygusu’ mu, ‘topluma hizmet etme tutkusu’ mudur, nedir?”
“Güzel bir soru. Sabri bey 1920’de doğuyor. Balkan Savaşından dolayı ailece Kırım’a sığınıyorlar. Tam Bolşeviklerin Beyaz Ruslara karşı zafer kazandığı, Kırım’ın düştüğü ve Osmanlı toprağı olmaktan çıktığı bir dönemde, Komünizm idaresi altında, zor bir çocukluk geçiriyor Sabri bey.
Mal varlıklarını Kırım’da bırakıp Türkiye’ye geldikleri için yapacakları bir şey yok. Devlete sığınıyorlar. Sabri Beyin babası üniversitede medrese hocalığı yaparken harf inkılabı olunca tüm bilgileri ve deneyimleri kayboluyor ve kendisine kütüphanede bir iş veriliyor. Sabri Beyi okutacak imkan olmadığı için Sabri Bey, ailesinden uzakta Devlet Parasız Yatılı Okulunda, Kütahya’da okutuluyor. Soğukta üzerinde bir palto bile olmadığından hasta oluyor ve doktor bir kağıda: “Para birktirilip bir palto alınırsa, bu çocuğun bir derdi kalmaz.” yazıyor. O mektup hala bizde duruyor.
Sabri Beyin ağabeyi, büyük amcamız Asım Bey de o dönemde fabrikada işçi olarak çalışıyor ve onun hayatı da kolay değil.
Birgün küçük bir şekerleme dükkanı açıp deneyim kazandıktan sonra kapatmak zorunda kalıyorlar. Oradan kazandıkları üç kuruş birikimle de bisküvi işine giriyorlar. Hayatı bu kadar mücadeleyle geçen bir insan, zorluklar karşısında kolay kolay yılmıyor. Biz de bazı şeyleri kendisinden öğrendiğimiz için bazı alışkanlıklar kazandık. Bu yüzden şartlar ne olursa olsun, mücadele etmeye devam ediyoruz. Bir de Sabri Beyin güzel bir nasihati olmuştu: Ekonominin zor bir dönemden geçtiği, 90’lı yılların ortalarında şikayet etmiştim; daha doğrusu, esnaftan duyduklarımı Sabri Beye anlatmıştım. Bana: “Oğlum bazen kulaklarını kapamak iyidir. Etrafı fazla dinlememeli; eğer etrafı çok dinlersen hiç iş yapamazsın.” demişti. O yüzden biz de bazı olaylara kulaklarımızı, gözlerimizi kapayıp ilerlemeye devam ediyoruz.”
Ne kadar güzel bir öğüt, değil mi! Ders niteliğinde, çok değerli bilgiler gerçekten. Ali Beyin çok vaktini almamak için diğer soruma geçtim hemen:
“Peki, gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?”
“Dünya hiçbir zaman olmadığı kadar hızlı bir değişim içerisinde; fakat bu değişim, arzu edilmeyen durumlara da yol açabiliyor. Örneğin çok hızlı tüketim toplumuna dönüştük. Tüketileni yerine koymak, sürdürülebilirlik, bilinçli tüketim, gelecek nesilleri düşünerek sorumlu hareket etmek çok önemli. Özellikle gençlerin bu alana daha fazla ilgi duymasını arzu ederdim. Diğer yandan kültürel ve toplumsal değerlerimize sahip çıkmak da çok önemli. Hızlı bir globalleşme var. Global olarak teknolojik altyapı ve bilimin benimsenmesiyle birlikte lokal kültürün kaybolması beni endişeye sevk ediyor. Lokal kültüre sahip çıkmak gerekiyor.
Öte yandan eğitim çok önemli. Üniversite eğitiminde, üniversite sayısının çokluğundan dolayı istenilen kaliteye ulaşılamayabiliyor. Bu yüzden gençlere büyük görev düşüyor; kendilerini geliştirmeleri, yeni lisan öğrenmeleri gerekiyor.
İnsan gençken çok iyi idrak edemeyebiliyor; ama zaman, en kıymetli hazinemizdir. gençler zamanı iyi değerlendirsinler, sanata, sosyal etkinliklere, kulüplere katılsınlar, staj yapsınlar. Kendilerini çok yönlü, çok kültürlü yetiştirsinler, farklı kültürlere de vakıf olsunlar. Çünkü artık bulduğumuz coğrafyaya sığmıyoruz; çok uluslu ortamlarda da iş yapma becerisi geliştirmemiz gerekiyor. Üniversiteniz bunun için çok uygun. Uluslararası bir üniversiteniz var. Ortamınız networking için uygun. Bunu da iyi değerlendirmek gerekiyor.”
Ali Beyin “teknoloji ve bilim alanında globalleşirken, toplumsal ve kültürel değerlerimize sahip çıkmamız gerektiği konusundaki hassasiyeti” dikkate değer. Ben de dikkatimi çeken bu noktayı kendisiyle paylaştığımda: “Bilimde, teknolojide, networking’de global olmak önemli; ama lokal değerlere sahip çıkmak da çok önemli.” diyor ve ekliyor: Mesela Kıbrıs’ın en güzel lokal değerlerden biri hellimdir. Kıbrıs kadar güzel hellim yapan bir ülke yok.”
“Peki, çok teşekkür ederiz, başka eklemek istedikleriniz var mıdır?”
“Herkese başarılar dilerim.”
“Teşekkür ederiz, sizi üniversitemizde ağırlamak çok güzeldi.”
“Sağ olun, benim için de keyifliydi.”
Gerçekten de Ali Ülker’in röportajımızda söylediği gibi: “Zaman en değerli hazinemizdir.” Bu vesileyle biz de değerli vaktini bize ayırdığı için kendisine bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yorum gönder
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.