Yalanlar
Özgür Karakaya[/caption] “Annelerin ninnilerinden… Spikerin okuduğu habere kadar yürekte kitapta ve sokakta… yenebilmek yalanı anlamak sevgilim… o bir müthiş bahtiyarlık anlamak gideni… ve gelmekte olanı.” Nazım Hikmet Olaylar ve durumların bütünüyle oynanmasıdır. Olayların olduğu gibi değil de çarpıtılarak anlatılmasıdır. Çıkarını korumak kaygısıyla davranan insanın yakasına yapışmaktadır. Rant beklentisi de bulunmaktadır. Gerçekler acı verdiğinde sığınılan yapay limanlardır. Gözünüzü kırpmadan sırt çevirebilmenizi sağlamaktadır. Ondan medet ummak bir bataklığa saplanmaktır. Zor durumdan kurtulmak veya sıyrılmak için de yalanlar söylenmektedir. İnsanın kendinden uzaklaşmasıdır. Kendinden uzaklaşırken de yakınında olanları da kendisinden uzaklaştırır. Üzerine sayısız şarkılar bestelenmiş; binlerce şiir, öykü, roman yazılmıştır. Kötülüklerin de başlangıcıdır. Yalan söylemekte sonradan öğrenilmektedir. Aile baskısının etkisi de bulunmaktadır. Korkulduğu zaman da yalan söylenebilmektedir. Kişinin de itibarını düşürür. Aldatmayı kandırmayı da getirir. Yalanın olduğu yerde ilişkiler de arkadaşlık, dostluk, samimiyet de olumsuz yönde etkilenmektedir. Yalan söylemek sadece ağızdan çıkan sözcüklerde değildir. Dolandırmak, hile yapmak, kalpazanlık yapmak da yalanın diğer alanlarını oluşturmaktadır. Üç kağıtçılığa, yolsuzluğa da yol açan kapıdır. Kimlik ve cinsiyete sahip değildir. karşısındakinden kaçışın resmidir. Bir amacı da içinde barındırmaktadır. İnsanın ahlaki değerlerini de yavaş yavaş aşındırmayla beraber yozlaştırarak duygusuz, bencil ve kendisine saygısı olmayan bir insan haline dönüştürmektedir ve olumsuz davranışı beraberinde getirir. Sosyal alanda da yer bulur yalanlar…. Hukuki işlemler soruşturmalardan korunmak , zaman kazanmak için alınan yalan raporlar… İlk ve Orta Öğretim Tarih dersi kitaplarındaki eksik, yanlış bilgilerin genç beyinlere verilmesi. Yalanlar psikolojik, ideolojik öğelerle desteklenirse etkili olabilmektedir. Yalan yanlış haberleri yayınlamanın ne bu ülkeye ne de topluma faydası olur. Eğitime, sağlığa, huzura yapılan olumlu çalışmalar ve yerel yöneticilerin olumlu katkıları pirim yapmayan haber olarak gösterilmektedir. Toplumun yenilenmesi ve temel ihtiyaçları da tam anlamıyla sunulmamaktadır. Medya tarafından işlenen hatanın telafisi de zor olmaktadır. Yapılan yalan haberler de toplumu gererek huzurunu bozmaktadır. Çünkü dördüncü kuvvet medya haberleri herkes tarafından okunmaktadır. Bu noktada dezenformasyonla karşı karşıya kalmaktayız. Dezenformasyonsa ,emperyalizmin dünya halklarını etkileme biçimlerinden biridir. Tanımı da şudur: Haberi küçültme , büyültme, yoketme… Amaca göre yapılandırılmasıdır. Bu durum gerçeklerin halktan saklanılmasını da getirir. Egemenler iktidarlarını sürdürmek için yalanı çağlar öncesinden miras alarak içselleştirmişlerdir. Platon ” Devlet” adlı eserinde yönetenlerin yalan hakkı için şunları söylemektedir: “Fakat gerçeğe değer vermeli. Demin yanılmadıksa ve gerçekten ayrılmak tanrılar için yararsız da insanlara bir ilaç gibi yararlıysa belli ki böyle bir ilacı hekimlere teslim etmeli, fakat kişiler ona dokunmamalıdır. O halde gerçekten ayrılmanın yakıştığı kimseler varsa, bunlar devleti yönetenlerdir, devletin iyiliği için ya düşmanlar ya da yurttaşları yüzünden gerçekten ayrılabilirler”. Siyaset, yapılış itibariyle terbiyesizlikleri ve ihanetleri de içinde bulundursa da asıl oturması gereken temeli de ahlaktır. Ahlaken yanlış olan siyasi açıdan da doğru olmayacaktır. Eski dönemlerde padişahın biri “bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim” demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü. Padişah, “bunun neresi yalan?.. kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. kaptı mı götürür tabii!..” Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.. Padişah, ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!.. Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. altı ay sonra geri döndü! Padişah, “senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir. Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün biri gelmiş; “Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!” Yalan söylemek insana yakışmaz. Yılgınlık güven kaybı herkese şüpheyle bakmak da yorucu ve mutsuzluğu getirir. Doğru sistemde kişinin işi ne olursa olsun bir değer taşımakta ve saygı duyulmaktadır. Doğru gerçek olandır. Eğitimle de bu desteklenmelidir. Doğruluğun ve dürüstlüğün anlatılmasında faydalar vardır. Victor Hugo da : “Bir çocuğa yalan söyleme demeyin, doğruyu söyle deyin. Birincide suçlamış, ikincisinde ise yol göstermiş olursunuz”. demiştir. Doğru haberlerden de kaçınılmamalıdır. Kamuoyunun bilgelendirme sorumluluğu olduğu unutulmamalıdır. Yapılan doğru haberler kamuoyu vicdanını rahatlatmaktadır. Can Yücel’in o güzel sözünü anımsayarak noktalayalım yazımızı: “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”. ozgur694@hotmail.com]]>