Şimdi yükleniyor

Kuzey Kıbrıs’ta Dünden Bugüne Covid-19

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd.Doç.Dr. Mümtaz Güran, Korona virüs vakasının K.K.T.C.’de  ilk çıktığı tarihten (10.03.2020) günümüze kadarki değişimlerinin seyrini değerlendirdi.

K.K.T.C.’de ilk koronavirüs vakası 10.03.2020 tarihinde tespit edildi. Bu tarihten günümüze kadar geçen sürede vaka sayısındaki değişimlerin seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağlık Bakanlığımızın verilerine göre bugün (22 Nisan) itibari ile ülkemizde 108 vaka tespit edilmiştir. Burada daha sonra değineceğim “tespit edilmiştir” kelimesini vurgulamak isterim. Bu rakamdan yola çıkarak nüfusa göre vaka sayılarını değerlendirdiğimizde diğer ülkelere nazaran ne çok kötü ne de çok iyi bir yerdeyiz. Salgının kontrolü için alınan önlemler bir bakıma faydalı olmuştur. İlk vaka ile birlikte hızlıca alınan bazı radikal kararların aslında ne kadar gerekli olduğu şu an daha iyi anlaşılıyor. Sınırların kapatılması, okulların tatil edilmesi, sokağa çıkma yasağı vb. önlemlerin vaka ya da ölüm sayılarının düşük kalmasında büyük etkisi olmuştur. Ancak kararların uygulanması konusunda toplumsal olarak ciddi sorunlar yaşadığımızı gözlemliyorum. Sokağa çıkma yasağına maalesef halen tam olarak uyulmuyor, sosyal mesafeye yeterince dikkat edilmiyor. Maske, eldiven gibi tıbbi malzemeler doğru bir şekilde kullanılmıyor. Bunun neticesinde 1.5 aya yakın bir sürede yerel bulaşın gerçekleştiğini ve tespit edilen vakaların belirli bir trendle sonlanmadığını görüyoruz. Daha öncede söylediğim “tespit edilen vakalar” terimi çok önemli çünkü bir de tespit edemediğimiz vakalar var maalesef. Literatürde COVID-19 enfeksiyonunun %80`e kadar varabilecek bir oranda semptomlar olmadan ilerlediğine yönelik veriler var. Yerel bulaşın gerçekleşmesi ve vakaların halen tespit ediliyor olması aslında bir bakıma aramızda bu virüsün asemptomatik bir şekilde dolaşabileceğine kanıt oluşturuyor. Semptomlu vakalar zaten bir şekilde tespit ediliyor. Dolayısı ile şu anda önemli olan özellikle asemptomatik vakaların tespiti ve analiz edilmesidir. Bunun yegane yolu da gerek hızlı testler gerekse RT-PCR testleri ile bol miktarda, doğru şekilde test yapmaktır. Bu testlerin sonuçlarının bütüncül bir yaklaşımla analizi ve yorumlanması salgın kontrolüne yönelik stratejilerin gelişmesinde esas yol gösterici olmalıdır.

Kuzey Kıbrıs’ta hastanelerdeki teknik altyapı hastaların tedavisi için yeterli  mi ? Sizce eksikler var mı? Varsa nasıl bir yol izlenmelidir?

Mevcut durumdaki teknik altyapının yeterli olduğu söylenebilir ancak gelecek için yeterlidir diyemem. Şöyle ki, mevcut durum sürdürülebilir değildir. Sonunda bir şekilde hayat normalleşmek zorundadır çünkü bu salgın bir anda bitmeyecektir. İşte bu noktada, hayatın normalleşmesi ile virüs muhtemelen daha hızlı bir yayılım gösterecektir dolayısı ile daha çok vaka ihtimali vardır. Hastane altyapımızın en kötü duruma göre iyileştirilmesi gerekmektedir. Ancak, ne yazık ki hayatın normalleşmesine hazır olduğumuzu söylemek çok zor. İzole bir Pandemi hastanesinin hızla oluşturulması, bu imkân yoksa devşirilmesi ve yeterli ekipmanlarla donatılması şarttır.

Ülkelere bakıldığında Covid-19 ile mücadelede hangi ülkeyi başarılı, hangi ülkeyi başarısız görüyorsunuz? (Sizce bu ülkelerin virüsle mücadeledeki başarı ya da başarısızlık nedeni nedir?)

COVID-19 ile mücadelede Almanya, Güney Kore ve Singapur gibi ülkelerin yöntemleri örnek gösterilirken ABD ve İtalya gibi ülkeler salgının yayılma hızı açısından başı çeken yerler haline geldi. Salgınla başa çıkmada ülkelerin sağlık sistemlerinin etkisi olduğu görüşü hâkim olsa da Asya ülkelerinin daha önce yaşadıkları salgın deneyimleri ve bilimi takip etmeleri sayesinde COVID-19 salgınıyla mücadelede başarı elde ettiklerini söyleyebiliriz. Ülkelerin salgınla mücadeleleri sağlık sistemlerinden çok acil durumlarla mücadele etme kapasitelerine bağlı.

Batıda ise durum biraz daha komplike; küresel turizm ve ticaretin uğrak yeri olan tüm büyük şehirler çok sayıda hastayla karşılaştılar ve bununla başa çıkmakta zorlanıyorlar. ABD`de İtalya ile tek fark, ABD’de virüsün yayılması İtalya’ya kıyasla daha geç oldu. Buna rağmen benzer duruma düşmeleri yönetimsel sorunlarla ilişkili. Örneğin, ABD içi uçuşlar uzun süre devam etti ve salgın gittikçe yayılıyor. Dolayısı ile, yöneticilerin salgınların yönetiminde çok önemli rolleri var. Bu bağlamda, salgın yönetimini bilimle birleştirebilen ve tutarlı kararlar alabilen, uygulatabilen ülkelerin daha başarılı olduğunu görüyoruz.

Kısmi karantina bittikten sonra insanlar Covid-19’a yakalanmamak için nelere dikkat etmelidirler?

Karantina bitse de salgın bitmeyecektir. Sadece bir basamak geçilmiş olacaktır. Dolayısı ile artık hayatımızı buna göre modifiye etmeye odaklanmalıyız. Özellikle risk grubundaki bireyler kontrol altında ve mümkünse izole yaşamaya devam etmelidirler. Bu kişiler diyabet, kalp rahatsızlığı, bağışıklık problemleri gibi durumları olan yani altta yatan hastalığı olan bireylerdir. Sağlıklı bireyler ise el temizliğine daha fazla önem göstermeyi, riskli alanlarda maske kullanımını ve sosyal mesafe kurallarını uygulamayı artık normal davranışlar olarak kabullenmeli ve öğrenmelidir. Bu süreç çok uzun sürebilir çünkü bu salgının bitmesi belki yıllar alabilecektir. Ancak, bu durum bizi kötümserliğe de itmemelidir. Bu dünyada yaşanmış ne ilk salgın ne de en öldürücü salgındır. Yapmamız gereken rehavete kapılmadan kişisel ve toplumsal tedbirleri salgın kontrol alınana kadar devam ettirmektir. Dilerim kısa zamanda etkin bir tedavi veya aşı bulunur ve eski hayatımıza geri dönebiliriz.

Görsel: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kktcde-ilk-koronavirus-vakasi/1760287