Hissedilen Enflasyon %30’un Üzerinde, Dolar Kuru Tahmini 7 TL’yi Aşıyor
TCMB’nin Politik Faiz Oranını %24’de sabit tutmasıyla döviz kurları artışını sürdürdü. DPÖ’nün son açıkladığı verilere göre Kuzey Kıbrıs’ta yıllık enflasyon %30 dolaylarında seyrederken, DAÜ Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Katırcıoğlu ise, yıl sonu itibariyle Dolar kurunun 7,35TL’yi bulacağını söyledi
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası(TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK)’nın yapmış olduğu son açıklamaya göre, “politik faiz oranı” finans piyasalarının beklentilerinin aksine %24’de sabit tutuldu. Gerekçeli karardan “parasal sıkıştırma” opsiyonunun çıkarılması ise piyasalar tarafından geleceğe dair olası faiz indirimi işareti olarak algılandı. Bu göstergeler ışığında ABD Dolar’ı 5.94 TL, Euro 6.62 TL ve İngiliz Sterlin’i ise 7.67 TL dolaylarında hali hazırdaki artışını sürdürdü. KKTC Devlet Planlama Örgütü (DPÖ)’nün %29,26’lık yıllık enflasyon rakamının ise hissedilen enflasyonun altında olduğunu dile getiren Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Bankacılık ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Katırcıoğlu, yıl sonu Dolar kuru tahminini 7.35 TL olarak açıkladı.
Hissedilen Enflasyon %35 Dolaylarında
Prof. Dr. Katırcıoğlu Gündem’e verdiği özel röportajda, Kuzey Kıbrıs’taki enflasyon oranını hesaplarken, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yaşanan ve halen etkileri devam eden %35’lik döviz kuru artışına dikkat çekti. Katırcıoğlu, bu ekonomik göstergelere bağlı olarak, DPÖ’nün son belirlediği yıllık enflasyon oranına %5’lik bir farkın ilave edilmesinin gerçekçi bir gösterge olacağını ve alım gücünün %35 dolaylarında eridiğini ifade etti.
Katırcıoğlu, “mevcut ekonomik tablonun oluşmasında Türkiye’nin ithalata olan bağımlılığını arttırmasının rolü büyüktür. Hali hazırdaki enerji ithalatı bağımlılığına ek olarak büyük oranda endüstri ve tarım alanındaki bağımlılıklarda eklendi. Kuzey Kıbrıs’ın ekonomisi ise Türkiye’den çok daha fazla ithalata dayanıyor. Nitekim Kuzey Kıbrıs’ta üretim ve reel sektör yok denecek kadar az. Para politikamız yok. Maliye politikasıyla yönetiliyoruz. Bu durumda Türkiye’deki ekonomik konjonktür, dövizden kaynaklı enflasyon olarak bize yansıyor. Döviz kurundaki artış ve mevcut finansal pariteler dikkate alındığında ise alım gücündeki erime artarak devam edecek” dedi. Ayrıca Katırcıoğlu, bu durumun ekonomide ‘stagflasyon’ olarak adlandırıldığını, bu terimin ise; büyümenin durduğu bir ekonomide sürekli enflasyon artışıyla çok tehlikeli bir durumu nitelediğini belirtti.
Kredi Kartı Faiz Oranlarındaki Artış Borçlanma Krizini Derinleştirebilir
KKTC Merkez Bankası’ndan alınan verilere göre kredi kartı faiz oranlarının geçen yıla oranla %1’in üzerinde artış göstererek, aylık 3,22 ve aylık gecikme faizi olarak da 3,72’de seyrettiğini dile getirerek söyleşimize devam ettik. Prof. Dr. Katırcıoğlu, enflasyondan dolayı kredi kartı faiz oranlarının artmasının da kaçınılmaz olduğunu ifade ederek, bunun iki sonuç doğurabileceğine değindi. Bu sonuçlardan birinin yükselen faizden ötürü kredi kartı kullanmaktan sakınmanın olabileceğini ifade eden Katırcıoğlu, bir diğer sonucun ise; mevcut alım gücündeki erime düşünüldüğünde kredi kartı kullanmak zorunda kalınarak borçlanma krizinin derinleşebileceği eğilim olarak belirtti.
Yıl Sonu İtibariyle Dolar 7,35 TL Olabilir
Prof. Dr. Katırcıoğlu, 1994’den beri yapmış olduğu kur tahminlerinde pek de yanılmadığını belirterek, Aralık 2019 sonunda Dolar kuru tahminini 7,35 TL olarak belirtti. Uluslararası Para Fonu (IMF)’nin 2 ay önce açıkladığı raporda Dolar kuru tahmininin yıl sonu için 7,33 TL olduğuna da değinen Katırcıoğlu, Kanada’da büyük bir yatırım bankası olan TD Securities’in aynı tarih için tahmininin ise 8,9 TL olduğunu ifade etti.
Döviz Kurlarındaki Artış Yabancı Turist ve Öğrenci Çekmek İçin Olumlu Yansıyabilir
Kuzey Kıbrıs’taki kronik dış ticaret açığını kapatan 1 numaralı sektörün turizm ve ardından gelen sektörün ise yüksek öğrenim olduğunu ifade eden Katırcıoğlu, bu nokta da yabancı turistler ve öğrenciler için, döviz kurundaki artıştan ötürü Kuzey Kıbrıs’ın cazip gelebileceğini belirtti. Katırcıoğlu, Kuzey Kıbrıs’ın 1.7 milyar dolar dış ticaret açığı olduğunu, 1.6 milyar dolar ithalat, 100 milyon dolar da ihracatının olduğuna dikkat çekerek, turizm ve yüksek öğrenime alternatif bir sektörün bu tablodaki dengeyi artıya geçirmek için üretilemediğini de ifade etti. Ayrıca özellikle turizm alanında Türkiye üzerinden gelen yatırımcıların varlığından dolayı, üretilen katma değerin Kuzey Kıbrıs’ta tutularak gündelik yaşantıya çok fazla yansıtılamadığına ve bu sahada KKTC vatandaşlarının istihdam oranının ise düşük olduğunu sözlerine ekledi.
Gelişmekte Olan Ülkeler İçin ABD Modeli Serbest Piyasa Tehlike Arz Ediyor
Gelişmekte olan ülkeler için ABD tarzı serbest piyasa ekonomisinin tehlike arz ettiğine de değinen Katırcıoğlu, “gelişmekte olan ülkelerde devletin gizli eli ekonomiyi kontrol altında tutmalıdır. Bu noktada 2002’de yaşanan devalüasyon da düşünüldüğünde o tarihten bugüne TL’nin döviz karşısında her geçen gün giderek serbestleşen kura geçmesi ve üretimin desteklenmesi yerine, ithalatın artış göstermesi bugün içerisinde yaşadığımız tabloyu gözler önüne seriyor. Ekonomi politikalarındaki serbestleşme ivmesi kontrollü gerçekleşmelidir. Bu noktada mevcut finansal pariteler ve özel sektör üzerinden ekonomi yeterli seviyeye gelemediğine göre devlet yatırımları da gereklidir. Ancak ne Türkiye, ne de Kuzey Kıbrıs’ta bu yatırımların devlet eliyle yapılabilecek maddi dayanaklarının bulunmadığını gözlemliyoruz. Mevcut ekonomik göstergelerde özellikle Türkiye’de özel sektör ya üretimi azaltıyor ya da kapanıyor. Bu bağlamda yapılan kontrolsüz özelleştirmeler, şeker fabrikalarının satılması, tarım arazilerine rafineri kurulması vb. gibi uygulamalar ise, var olan kaynakların da yitirilmesine neden oluyor” dedi.
Faiz Artırmazsanız Yabancı Sermaye Kaçıyor, Faizi Artırırsanız da Yatırım Yapmak İçin Borçlanmak Zorlaşıyor
Yatırımların borçlanma üzerinden yürüdüğüne de değinen Katırcıoğlu, yüksek faiz ortamlarında reel sektöre yapılacak yatırımların zorlaştığına, ancak düşük faiz uygulandığında ise yabancı sermayenin dışarı kaçtığına dikkat çekti. Prof. Dr. Katırcıoğlu bu zor atmasförde yapılabilecek olan hamleyi ise, en azından var olan reel sektörlerin iyileştirilip geliştirilmesi ve ihracatın önünün açılması olarak özetledi.
TCMB’nin Enflasyon İçin Yaptığı Frenlemeler Süreç İçerisinde Büyük Bir Bombaya Dönüşüyor
TCMB’nin ekonomiye PPK üzerinden yaptığı müdahaleleri, enflasyonu olması gerekenin altında tutmak için bir direnç olarak belirten Katırcıoğlu, “her yapılan frenleme olası artışları yalnızca bir süreliğine öteliyor. Ancak geçen yıl Ağustos ayında olduğu gibi ve şimdi ise seçimlerin ardından olduğu gibi bu bombalar patlak veriyor. Bu gerçek dahil olduğumuz mevcut ekonomik sistemin değişmez kuralıdır” dedi.
ABD, İran Üzerinden Tehdit Savuruyor
ABD’nin 2 Mayıs’ta İran’dan yapılan petrol ithalatına dair muafiyeti kaldıracağını duyurduğunu, bu noktada oluşacak arz eksilmesi için ise Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Sudi Arabistan’a üretimi arttırması yönünde baskı yaptığını hatırlatarak Prof. Dr. Katırcıoğlu’yla söyleşimize son bir parantez açtık. BAE ve Sudi Arabistan’ın Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve Rusya tarafından petrol fiyatlarındaki düşüşün önlenmesi için yapılan üretimi azaltma baskısı ile, ABD’nin üretimi arttırma baskısı arasında kaldığı konjonktürde Prof. Dr. Katırcıoğlu, ABD’nin İran üzerinden Türkiye’ye tehdit savurduğunu dile getirdi. Katırcıoğlu, ABD’nin Türkiye’nin İran’la yakın durmasını ya da ortada bir politika izlemesini engellemek amacıyla, Türkiye’yi kendi cephesine çekebilmek adına bunu bir koz olarak kullandığını ifade etti. Verilen yaptırım mesajının bile piyasaları korkutan bir gelişmeye sebep verdiğini dile getiren Katırcıoğlu, bu etkinin de sermayenin dışa kaçmasına, dolayısıyla dövizin ve enflasyonun yükselmesine ve aynı etkinin Kuzey Kıbrıs’a da sirayet etmesine neden olduğunu belirtti.
Yorum gönder
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.